Hayatıma giren tek MELEK!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

mezine-yollar-şiirZincire vurulmuş kocaman güzel yürekler. Gözyaşı yanaklarından süzülür damla damla, suya hasret kalmış toprağı sular. Kiminin hikâyesi yeni başlarken kimi hayatlar biter. Başlasın kara kalem yazmaya, olsun yazdıklarım, kimine küpe, kimine ibret kimine de mucize…

Onun minicik ellerinde kelepçe,kalbinde anne hasreti birde gece yatarken dualarında hep güzel mutlu bir aile vardı. Bir çocuğun annesine olan özlemi bazen nefrete dönüşebilir mi? İşte Bir ömür boyu anneye nefretin sonunda bir mucizenin hikâyesi. Bu hikâyeyi dinlediğimde gerçek olabileceğini hiç düşünmemiştim. Ama hayat bizim için değil mi?

Uzun yıllar görüştüğüm arkadaşımla sık sık sohbet ederdik. Onun hikâyesi kısacık bir hikâyeye sığmaz ki. Aslında bir roman hatta film olurdu bu hayat. Ama ben sizin için bu hayatı makasladım birazcık ve yazmaya karar verdim.

Kafalarımız bozuk moral sıfırın altında çocuklarda uyuya kaldı. Tam kafa dinleme vaktiydi aslında. Ama O gün ailece kafalarımız pek yerinde değildi. Konuşmak insanı rahatlatır ya bizde daldık sohbete.O anlatmaya başlayınca ben sustum. O gece Onu sabah kadar dinleyebilirdim. İnsanoğlu kaderde ne varsa onu yaşarmış derler ya. Sevgili eşi bu hikâyeyi çok iyi bildiği için koltukta sızdı kaldı. O konuşmaya devam ediyordu kısık ve hüzünlü bir sesle;

“Henüz çok küçüktüm. Annemin yüzünü çok hatırlamıyorum ama burnumda bir koku var. Sanki onun kokusu. Yıllardır burnumdan gitmedi bu koku. Annem beni bırakıp daha doğrusu terk edip gittiğinde henüz 3 yaşındaydım.  Babam ve babaannem sürekli ona olan nefretini anlatır ve benim onu düşünmemem için ellerinden geleni yaparlardı. Aslında onların söylediği hiçbir şey umurumda değildi. Ben sadece beni de yanında götürmediğine kızardım.  Aslında fazla uzatmak istemiyorum. Annesiz geçen çok uzun yıllar. Anneler Günü’nde arkadaşlarım annesine hangi hediyeyi alacağına karar veremezken ben annemin yüzünü hatırlamaya çalışıyordum. Babam çok sinirli bir adamdı. Onun için annem hakkında hiçbir şey soramıyordum. Sormaya kalktığımda da azar işitiyordum. Babaannem ise adını bile anmıyordu. Bildiğim tek şey annemin adı Melek’ti.

Çalışkan bir öğrenciydim. Ders çalışıp büyük adam olacak, çok para kazanıp annemi bulacaktım. Tek hayalim annemi bulmaktı. İşte bugün iyi, cesur, sevilen bir doktorum. Herkes beni çok sever sayar. Gülen yüzümün arkasında gizlediğim gerçekler, ne kadar beni üzse de ben  tebessüm etmekten hiç vazgeçmedim. Tıp Fakültesini kazandığım yıl babamı kaybettim. O günden sonra her günüm annemin izini sürmek oldu. Yaşadığım küçük kasabada beni bir erkek için bırakıp gittiği söylentisinden başka hiçbir şey yoktu. Gitmediğim, çalmadığım kapı kalmadı.

Bir ara çok yakınlaşmıştım ancak sonuç hüsrandı.  Bir gün arkadaşlarımla birlikte Anneler Gününde huzur evine gitmeye karar verdik. O kapıdan içeriye girdiğimizde annelerin kalbi başka çarpıyordu. Hepsi evlatlarının yolunu gözlüyor, çocuğu olmayanlar ise bir kenarda oturuyordu.

İşte o annelerden bir tanesi,

Bir köşede oturmuş boş boş etrafına bakıyordu. Sonra dönüp ona doğru yürüdüm. Kafasını çevirdi. Tam o sırada bakıcı geldi ve bana şöyle dedi,

-O hiç konuşmaz. Elinde ki kutuyu da hiç bırakmaz. Hiç uğraşma. Konuşmaz.Aaaa!  Birde her öğün peynir domates ekmek arası yer.

– Adı ne?

– Melek.

O anda bayılacaktım. Benim annemin adı da Melek’ti.

Yavaşça yaklaştım, elini tutup öperek alnıma götürdüm. Nasılsın anacığım dedim.

Hiçbir tepki göstermemişti. Benim annemin adı da Melek idi. Onu hiç görmedim. Ben küçükken beni bırakıp uzaklara gitmiş diyerek ona sarıldım. Titriyordu.  Henüz 55’in de biri için hayattan fazla kopuktu. Sonra cebimden çıkarıp kartımı verdim. Her zaman arayabileceğini söyledim.

Bana dönerek,

-Nerelisin sen?

Çok şaşırdım. Bir anda ayağa kalktı. Bakıcı dahil bütün odadakiler çok şaşırmıştı.  Döndü ve boş ver diyerek odasına yürümeye başladı.

Arkasından seslendim ve Kayserili olduğumu söyledim. Bir an durdu ve yürümeye devam etti.

İçimde bir şeyler geziyordu. Bütün vücudumu saran karıncalardı sanki…

Huzurevi müdüründen Melek teyzenin kim olduğunu ve nereli olduğunu öğrenmek istedim.

Kayseriliydi ve ne tesadüf ki aynı köydendik. Koşarak odasına gittim. Elinde bir kutu vardı. Kucağında duruyordu. Ağzı açılmış, içindekiler etrafa savrulmuştu. Yavaşça topladım. Bir emzik, muska ve birkaç fotoğraf vardı. Bir anda fotoğrafta ki kişinin babam olduğunu fark ettim. Aynısından evde duvarda da asılıydı. Çok heyecanlandım. Aman Allah’ım bu benim annem mi? Düşüncelerim bir birine karıştı. Bu kadar tesadüf bir anda yaşanamazdı. Karanlık dipsiz bir çukurda kaybolmuş gibiydim. Ayaklarım titriyor, dizlerimin bağı çözülmüştü sanki.

Fotoğrafta ki kişinin babam olduğunu söylediğimde, gözleri doldu.

  • Emin misin?
  • Evet
  • Benim de kocamdı. Demek sen onun oğlusun.
  • Kaç kardeşsiniz?
  • Sadece ben.

Babam hiç evlenmemişti. Her ikimizde donup kaldık.

  • Adın Mustafa ama benim oğlumun adı Gökhan’dı.
  •   Evet,Mustafa Gökhan. Gökhan’ı çok kullanmam. Annem koymuş bende ona çok kızgın olduğum için Gökhan denmesinden hoşlanmam. Ama sen bunu düşünme. Sen benim annem misin? Allah’ım inanamıyorum. Bu yaşadıklarım gerçek olamaz.
  • Ama öldüğünü söylediler. Yıllarca içim onun hasretiyle yandı. Ölmek ve ona kavuşmak için hep dua ettim. Hayata küstüm. Nasıl yani sen O musun? Sen benim Gökhan’ım mısın?

Elleri titriyordu. Gözlerinden dökülen yaşı elinin tersiyle silmeye çalışırken bir yerden de gülümsüyordu.

Her ikimizde şaşkındık. Bir birimizden emin değildik. Tesadüfen annemi bulmuştum. Bu ancak Filmlerde olur diyeceksiniz ama oldu işte. Onu yıllar sonra buldum.

Kısaca anlatayım. Sıkılmanı istemiyorum.

Beni neden bırakıp gittiğini sormak istedim ama sırası değildi. Onu ertesi gün alıp evime götürdüm. Çok yorgundu. Çok konuşmuyordu. Bende onu bulmuşken üzmek istemedim. Zamana ihtiyacı olduğunu düşündüm.

Hayatımda tek istediğim şey gerçekleşti ama aklımda ki soru işareti beni bitiriyordu. Böyle adı gibi Melek bir kadın çocuğunu bırakıp niye gitsin ki diye düşündüm. Ertesi gün bu sorunun cevabını bulmak için memlekete Babaanneme gittim. Olanları baştan sona anlattım. Her şeyi söylemesini, anlatmasını istedim. Babamın acısını oda içinde hissediyordu. Evladından ayrı kalmanın ne demek olduğunu sordum?  Yaşlı babaannem artık her şeyi itiraf edecekti.  Elimden tutu birlikte avluda ki ceviz ağacının altına doğru yürüdük. Serin serin oturalım dedi ve yavaşça oturduk. Başladı anlatmaya;

Mustafa’m benim, oğlum. Baban çok hastalandı. 19 yaşında bir hastalık bulaşıverdi. İyileşti ama doktorlar o sırada çocuğu olmayacağını söyledi. Aradan bir süre geçtikten sonra annenle evlendirdik. Annen nasıl söylesem, annen köyden biri tarafından tecavüze uğramıştı.  Annesi ve Babası bu olayı duyunca köy yerinde ört bas etmeye çalıştı. Herkesten gizledik.  Bu kişi yani annen benim üvey kardeşimin kızıydı.  Kan bağımız yok yani.  Annen kendisine bu kötülüğü edeni hiçbir zaman söylemedi. Korktu sanırım. Olaydan 1 hafta sonra annesi ve babası Kayseri’ye gitti.  Dönüş yolunda trafik kazası geçirdiler. Meleğin annesi ve babası ölmüştü. Annen uzun süre hastanede yattı bende yanında kaldım. O sıra hamile olduğunu öğrendim. Babana durumu anlattım. Melekle evlenmesini ve bu çocuğa babalık yapmasını söyledim. Annen güzel bir kadındı, baban önce hayır dese de sonra kabul etti.  Annenin tecavüze uğradığını kimse bilmiyordu. Hamileliğinden de kimsenin haberi yoktu. Oğluma kısır demesinler diye bu durumu fırsata çevirdim.  Evlendiler sonra sen dünyaya geldin. Evimiz şenlenmişti. Ancak baban bazı şeyleri hala kabul edemiyordu. Annenden bu kötülüğü edeni söylemesini istediğinde annen susuyor her seferinde dayak yiyordu. Ben engellemeye kalksam da bir süre sonra bende annene kötü davranmaya başladım. Şeytan bizi esir aldı, annene etmediğimizi bırakmadık. Baban her seferinde kahveye indiğinde köylülere şüpheyle bakmaktan, kimin çocuğuna babalık ettiğini düşünmekten bıkmıştı. Aklı gelip gidiyordu. Birgün sabah kalktığımda annen ağlıyordu. Baban onu hazırlamış eline valizini vermiş ya söylersin ya gidersin diye bağırıyordu. Nereye gitti, ne yaptı, nasıl yaşadı hiçbir zaman merak etmedik. Soranlara da şehirden bir yavuklusu olduğu ve onunla gittiği yalanını söyledik. Allah bizi cehennemde yakacak biliyorum ama yaptık işte yaptık oğul.

-Babam bildiğim adam da babam değildi. Ben nasıl bir oyunun içinde kaldığımı ne yaşadığımı, nasıl yaşadığımı, hayatıma dair ne varsa bütün bildiklerimi unuttum. Bir anda dünyam tersine döndü. Tam annemi buldum derken öğrendiklerim. Allah’ım kafayı yiyecektim.

Babaannem anlatmaya devam ediyordu;

Annen çok çile çekti evladım. Babanın şüpheleri içini kemirirken annene çok kötülük etti. Bana ne desen haklısın. Rahmetli baban aslında anneni çok sevdi. Onun içinde hiç evlenmedi. Ama anneni evden atınca; her şeyi söyler, anlatır, kimin çocuğuna babalık ediyorum öğrenirim umuduyla yaşadı.  Acılar içinde uzun yıllar geçti ve hiçbir şey öğrenemeden öldü gitti.

Artık nefret ettiğim anneme acıyordum. Eve dönünce ona ne söyleyeceğimi nasıl davranacağımı düşünüyordum. Annemi bulmuşken şimdi Babam kim diye düşünmek en doğal hakkımdı. Ama bunu ona nasıl soracaktım, henüz yeni kavuşmuşken kaybedemezdim.

Gece geç saatlerde eve döndüm. Pencerenin kenarında elinde tespih beni bekliyordu. Hiç konuşmadık. Onu yanağından öptüm ve soğuk bir duş aldım. Sabah uyandığımda annem evde yoktu. Büyük bir telaşla kapıya koştum. Hiçbir yerde yoktu. Bu nasıl bir kader diye haykırdım.  İşe gitmem gerekiyordu ve ben hiç çalışacak durumda değildim. Annemi bulmalıydım. Hazırlandım tam çıkarken annem merdivenlerden çıkıyordu. Bir an nereye gittin anne, çok korktum? Diye bağırdım. Merak etme sadece sana kahvaltı hazırlamak istedim sıcak ekmek aldım. Gel hadi kahvaltını yap öyle git dedi.

Bu annemle ilk kahvaltımızdı. İşe geç kalmıştım ama buna değerdi. Akşam ona bir sürpriz yapmalıydım. Çünkü Anneler Günü’nde ona hiçbir şey alamamıştım ve Onu Anneler gününde bir huzur evinde bulmuştum.

Ne alacağımı bilemedim. Bir restoranda iki kişilik yer ayırttım.

Akşam için ona biraz kıyafet aldım. Şık olmalıydı çünkü ilk kez oğluyla dışarıda bir gece geçirecek ve yemek yiyecekti.

İşte şık güzel bir restoranda önceden ayırttığım iki kişilik masada ana oğul oturuyoruz.

Garsona önceden hazırlattığım menüyü getirmesini söyledim.

Annem masaya güzel bir tabağa konarak servis edilen peynir domates ekmek arasını görünce ağlamaya başladı. Huzur evinde her öğünde yediği ekmek arası için ağlıyordu.

  • Seni bırakıp gittiğim gün, eline yarım ekmeğe bahçeden topladığım domatesten ve kendi yaptığım peynirden koymuştum. Biberi de çok severdin. Biberden bir parça kopardım acı mı diye. Sonra bir kaçta biber koydum. Koşarak ekmeği aldın ve divanın üzerine oturdun. Tepsiye bir bardak da süt koydum. Sen ekmeğini yerken ben babanın isteği üzerine arkama bile bakmadan evi terk ettim. Sırf bu yüzden yıllarca hep ekmek arası yedim.

Bir ara sustu.

-Dünyanın en güzel Anneler Günü hediyesi. Bir anne daha ne ister ki. Oğlumla baş başa yemek yiyoruz.

Çok mutluydu. Akan gözyaşları hüzünden değil mutluluktandı. Bende çok mutluydum. Yıllarca nefret ettiğim annemle birlikteydim. Ona sarılıyor, öpüyor, burnumdan hiç gitmeyen kokusunu hissediyordum. Mutluydum.

Annem ertesi gün sabah elime bir zarf verdi ve bu zarfı öldüğünde açmam için bana yemin ettirdi.

Annemim ölmesini istemek en son arzumdu. Ama içindekileri çok merak ediyordum. Tahminim beni büyüten babamın da merak etti gerçek burada bu zarfın içindeydi.

Annem kısık bir sesle,

Yıllarca seni benden ayıran bu gerçeği saklamamın sebebini birgün okuyunca bana hak vereceksin. Bir annenin evladından ayrı kalması, ondan vazgeçmesi çok kolay bir şey değil. Bazı gerçekler acı olabiliyor. Yıllarca bu acı, evlat acısıyla birlikte bana yetti. Ömrüm ince bir çizgi üzerinde gelip gitti. Allah beni affeder sanırım. Sende beni affet yavrum afet.

Hiçbir şey söylemedim. Zarfı odamda dolabımın çekmecesine koydum.

Onunla sadece beş yıl beraber yaşayabildik. Bu arada evlendim. Torununu kucağına aldığı gün sanki beni bulduğu, bana kavuştuğu günden çok daha mutluydu.  Kızımın adını Melek koydum. Annem bunu hiç istemedi.  Kaderi kendi kaderine benzemesin diye her kıldığı namaz sonrası dua ederdi.  Melek 2 yaşındayken birde oğlum oldu. Adını annem koydu. Beni büyütüp yetiştiren babamın adını. Hasan.

Kendisine ne kadar kötü davransa da beni büyüttüğü için bunu ona borçlu olduğumuzu söyledi. Babaannem annemle hiç karşılaşmadı.  Çocukluğumda özlemini duyduğum annemle sadece beş yıl beraber yaşayabildik. Onu toprağa koymak, geç bulmuşken erkenden kara toprağa koymak çok zordu.

Annem öldükten 1 yıl sonra bana verdiği zarfı açtım ve okumaya başladım. Acı gerçekle işte o zaman yüzleştim. Annem babalarının yaptığı hatayı çok sevdiği kız kardeşinin çocukları yaşamasın, kız kardeşi üzülmesin diye saklamıştı gerçekleri.Ben bir teyzem olduğunu o gün öğrendim. Teyzemden babaannem ve annem hiç bahsetmemişti. Bende bu gerçeği öğrendikten sonra asla gerçek babamı aramadım, onlarla hiç tanışmadım. Çünkü kendisi de benden habersizdi. Annem bu gerçeği ondan saklamış ve hiçbir zaman kimseye söylememişti. Annem ve benim aramda kalan acı, çirkin ve insanın başına gelebilecek en kötü olaylardan biri bizim sırrımız olmuştu. Bu gerçeklerle yüzleşmeye kalksaydım eğer yılların acısını, onu öldürmekle ancak alırdım. Çocuklarım ve sevgili eşime bunu yapamazdım. Zaten ölüm ayağına geldiği gün bunun hesabını vereceği yeri kendisi biliyordur. Şüphesiz ki hesaplaşma günü geldiğinde hesapların verileceği yeri ve günü hepimiz biliyoruz. Hayatıma giren tek MELEK şeytanla hesaplaşmak için uzun bir yolculuğa çıktı.

İşte sevgili dostumun hayatı. Mucizelere sevinirken, mutluluğun ardındaki acı gerçekleri kalbimizde bir köşeye hapsederiz. Zamana bırakmak ve hesaplaşmak için beklemek en doğrusu.

 

Unutmayın insanoğlu kendi cinsine ettiği kötülüğünde,  iyiliğinde elbet bir gün karşılığını alacaktır.

Ne demiş Necip Fazıl “Dünya güzel olsaydı doğarken ağlamazdık, yaşarken temiz kalsaydık ölürken yıkanmazdık”

Sevgiyle kalın!

Mezine SIRAKAYA

 

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
kahkaha
Kahkaha
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
susuyorum
Susuyorum
0
_zg_n
Üzgün
0
a_l_yorum
Ağlıyorum
0
sinirli
Sinirli
0
alk_
Alkış
0
be_enmedim
Beğenmedim
Hayatıma giren tek MELEK!

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Mahmood Coffee
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Gaziantep Haber, Gaziantep Son Dakika, Gaziantep Sağlık Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin