Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Gaziantep Havaalanında yoğun bir kalabalık tarafından coşkuyla karşılandı. Gaziantep Havalimanı’nda CHP Gaziantep Milletvekilleri Ali Serindağ ve Mehmet Şeker ile MHP Gaziantep Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın yanı sıra CHP, MHP, DP, DSP ve BTP’liler tarafından karşılanan İhsanoğlu, uzun araç konvoyunun eşliğinde seçim otobüsüyle Antep savunmasının kahramanlarından Karayılan’ın mezarını ziyaret etti. Karayılan lakaplı Molla Mehmet’in mezarını ziyaret edip dua okuyan Ekmeleddin İhsanoğlu valilik ziyaretiyle programına devam etti.
Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, eşi Füsun İhsanoğlu ile birlikte sabah saatlerinde geldiği Gaziantep Havaalanında coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı. Molla Mehmet gibi vatansever insanların Kuvay-ı Milliye ruhu içerisinde göstermiş olduğu başarıların Türkiye’yi günümüze kadar getirdiğini ve ülkemizi ayakta tutmaya devam ettiğini belirten İhsanoğlu; Kuran-ı Kerim’de şehitlere ölü denilmemesi gerektiğini Ali İmran Suresi 169.ayetinde “Allah yolunda ölenleri sakın ölü sanmayınız onlar Allah nezdinde diridirler ve en muteberdirler” diyerek Allah katında şehitlik mertebesinin önemine vurgu yaptı.
TÜRKİYE’NİN BİRLİK VE BERABERLİĞE İHTİYACI VAR
Türkiye’nin tekrar birlik,beraberlik ve dayanışma ihtiyacı vardır.Türk Milletinin yeniden şahlanması, güçlenmesi için kaybettiği itibarını tekrar kazanması için Molla Mehmet gibi kahramanları ihtiyacı vardır.Eğer bu vatan bugün dimdik ayakta duruyorsa, başı dik ve bağımsızsa, bayrağımız güvenli ve huzurlu bir şekilde her yerde dalgalanıyorsa Molla Mehmet gibi şehitlerimizin sayesinde olduğunu unutmamamız gerekiyor. Şehitlerimize her zaman minnettar olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmekten gurur duydum. 2023 yılında Türkiye dünyanın ilk on ülkesi arasına girmek istiyorsa bu ancak huzur ve barış içerisinde mümkün olur. Benim siyasetten anlamadığımı söylüyorlar. Ben 34 yıl Uluslar arası bir kuruluşun başkanı, bir akademisyen, bir diplomat olarak devletimin hizmetinde bulundum. Ben şunu sormak istiyorum, bugünkü siyasetçilerin hangisi siyasete girdiklerinde tanınıyordu. Benim adaylığımla birlikte ortaya atılan bu tür şeyler hikayeden ibarettir. Şu bir gerçek ki Türk halkı zaten beni tanıyordu ve artık tanımayan kalmadı.Beni google’den tanımak isteyenler olduğu söyleniyor. Önce google önündeki engelleri kaldırsınlar, fikir, basın, iletişim hürriyeti önündeki engeli kaldırsın sonra konuşsunlar.
PARA VERİP MİTİNG YAPMAK BİZİM ANLAYAŞIMIZDA YOK
Bana neden miting yapmıyorsunuz diye soruyorlar. Ramazan ayı münasebetiyle milletimizin din, örf ve adetine uygun bir şekilde hareket etmeye özen gösteriyoruz. Mübarek Ramazan gününde mitingi ne zaman yapacağız? Bu insanlara zulüm etmekten başka bir şey olmaz. Parti teşkilatlarını göndererek, insanları otobüslere doldurup,zarflarla para vererek miting yapmak bizim anlayışımızda yok. Bayramdan sonra miting yapmayı planlıyoruz, modern iletişim çağındayız ve artık televizyonun ve internetin girmediği köy kalmadı. Türkiye ilk defa Cumhurbaşkanının vatandaşın oyuyla seçiyor ve bu bir aya sığdırılıyor. Orantısız bir rekabet içerisinde yapmış olduğumuz mücadeleye herkesin dikkatini çekmek istiyorum.
KABAHAT SURİYELİLERDE DEĞİL, ONLARI BU HALE GETİRENLERDEDİR
Suriyeli vatandaşlar ile bizim vatandaşlarımız arasında yaşanan sıkıntıların sebebinin ne olduğunun sorulması lazım. Bu insanlar buraya kendiliğinden mi geldi, canı pahasını ve komşuluk hakları hatırına bu insanlar ülkemize gelmiştir. Bu insanların savaşa sürüklenmesi onların kabahati değildir. Suriye’de iç savaş olmasaydı, bu karşılıklı tahribat olmasaydı, şiddet kullanılmasaydı, Suriye’deki reform hareketleri ağır, aksak, yavaş gitseydi, bazıları ben onu anlattım anlamadı, kulağını çekeceğim üslubunda olmasaydı bu hale gelir miydi? Bu perişan halde kim yaşamak ister? Kabahat ne o insanlarda ne de bizim vatandaşımızda. Kabahat bu hali yaratanlarda. Türkiye’nin barışı sağlamak için kolları sıvaması lazım. Bugün Esed çok parlak bir şekilde yüzde 88 ile kazandığı seçimin akabinde yemin ediyor. Bu realiteyi görerek siyaset yapmak gerekir. Suriye olaylarına ilişkin yapılan Cenevre bir anlaşmasının çok uygun olduğunu savunduğumuzda bizi topa tuttular. Şimdi her şey farklı, sınırlar adeta kevgire dönmüş durumda. Sınırlarda bir tane varlık vardı o yok oldu, onun yerine bir etnik yapıya dayalı devlet oluşuyor, İslam hilafeti şeklinde devletçik kuruluyor ve komşu olduk. Şimdi böyle komşuluk mu, yoksa eskisi mi daha iyi. Türkiye’nin bunları tartışması lazım. Ucuz kahramanlıklar yapılıyor ancak faturayı milletimiz ödüyor. Türkiye ve Suriye bunu hak etmiyor. Bu bölgeyi, bu insanları, toplumları, liderleri, BM’nin nasıl çalıştığını, diğer devletlerin dış politikaları nasıl uyguladığını bilen birisi olarak halkımızın desteğiyle göreve gelince bu sorunu da çözmeye muktedirim.
TÜRK MİLLETİ DİN SİYASETİNE İZİN VERMEYECEKTİR
Ben muhafazakar, dindar bir ailenin çocuğuyum ve çok şükür inançlıyım. Dinin siyasette kullanılmasını ve siyasi etki altında bırakılmasını istemiyorum. Bunun toplum içinde ayrışma yarattığını hep birlikte görüyoruz. Farklı inanışlara saygılı olmak lazım. Bir arada yaşamak bizim kültürümüzün bir parçası ve biz bunu uzun yıllar çok güzel bir şekilde başarmışız. Türkiye bu din istismarı ve din siyasetini aşmalı artık ve ben bunu ülkemizin aştığını düşünüyorum.
DEVLET GELENEKLERİ BİR GÜNDE KURULMAZ
Türkiye’de cumhurbaşkanının görev ve yetkileri Anayasa ile belirlenmiştir. Baraj ve köprü yapmak hükümetlerin işidir. Her gün devlet nizamını, rejimi gözden geçiremezsiniz. Devletler bir günde kurulmaz ve devlet gelenekleri üç beş senede bir başbakan, cumhurbaşkanıyla olmaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 90 sene önce Atatürk tarafından kurulda ancak öncesinde bin senelik bir tarihi var. Rejimin dayalı olduğu temel; kuvvetler ayrılığı ve parlamenter sistemdir. Yani devlet başkanı var, parlamento var hükümet ve başbakan var. Bizim anayasamızda Cumhurbaşkanının bazı yetkileri var ama esas icra yetkisini, memleketi idare etme, ülkenin kalkınmasını, savunmasını, korunmasını her şeyini başbakana ve hükümete vermiştir.
AK PARTİ CAMİASI ERDOĞAN’IN BAŞBAKAN OLARAK KALMASINI İSTİYOR
Büyük Birlik Partisi’nin de açıklamasıyla şahsına destek veren siyasi parti sayısı 7 oldu. Ben bunun 8’e yükseleceğine inanıyorum. AK Parti camiasının da yabancısı değilim. Adaylık teklifi geldiğinde AK Parti kurucularıyla paylaştım ve onlardan da destek gördüm. AK Partililerde aslında Başbakanın hizmetinin sürmesini istiyorlar. Çünkü bu hizmet ancak başbakanlık makamında devam eder. Bu hizmet Çankaya’da olmaz. Çünkü kanun ve anayasa buna manidir. Cumhurbaşkanlığı Türkiye denen büyük ailenin reisliğidir, yani devletin başı, milletin babası olmaktır. Cumhurbaşkanı herkese bu şekilde yaklaşmalı birisinin kulağını çekip, birine tokat atmak değil, herkese sevgiyle saygıyla yaklaşmalıdır. Cumhurbaşkanının siyasi tecrübesi olmalı iç ve dış siyasetten anlamalıdır. Bende bu özelliklerin ikisi de bol miktarda mevcut olup bunu herkes görecektir.
ARİFE BAĞDAT SORULMAZ
Yüksek Seçim Kurulunun Başbakanın görevine devam etmesine ilişkin kararı bize “Arife Bağdat sorulmaz”ı bir kez daha gösterdi. Herkes neyin ne olduğunu biliyor ve görüyor. 76 milyon nüfusu olan bir ülkenin cumhurbaşkanı seçimi 1 ayda yapılır mı? Bir ayda ev bile taşınmazken, böyle bir seçim yapılabilir mi? Vatandaşlarımız her şeyi görüyor. Bu seçimde,hakkaniyet, adalet, orantı, eşitlik diye bir şey yok. Burada her şey biçilmiş kaftan şeklinde hazırlanmış ancak o kaftan sürprizle karşılaşınca hesaplar bozulacaktır.
