Ülkü Ocakları Gaziantep Şubesi tarafından İstanbul’un fethinin 561.yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen konser için Gaziantep’e gelen sanatçı Ali Kınık, Narkoz Haber Gazetesi okurları için sorularımızı yanıtladı.
Gaziantep’e sık gelen birisi olarak Gaziantep’i nasıl buluyorsunuz?
İşlerim nedeniyle Gaziantep çok sık geldiğim bir kültür şehri. Ben aslen Malatyalı olduğum için Gaziantep kültürüne yakın bir kültürümüz var. Gaziantep güçlü ve kültürü olan bir şehir. Gaziantep’in zaten yemeklerinden hiç bahsetmeye gerek yok diye düşünüyorum. Kendimi Gaziantep kültürüne ve Gazianteplilere çok yakın hissediyorum.
Ülkücü camiaya mal olmuş bir sanatçı olarak görünmek sizde pozitif veya negatif ne tür etkiler yaratıyor?
Ülkücülük siyasi, fikri ve kültürel ayakları olan ve siyasi bir partiyi temsil eden bir kavramdır. Bende bu siyasi partiye gönül verip destekleyen bir vatandaşım. Ben ülkücülüğün fikri anlamda bakıldığında Türk Milletinin ortak paydasını taşıdığını düşünüyorum. Baktığınızda dünyanın bir çok ülkesinde belirli kavramlar vardır ve bunlar devlet politikasıdır. Vatan kavramı, millet kavramı, kültür, dini inanışlar, bayrak, şehit gibi her Türk vatandaşının sahip olması gereken kavramlar. Bizden sonraki nesillere bu kavramları aktarabilmek adına bizlerde daha çok bu ortak değerler üzerinde çalışıyoruz. Biz ülkücüyüz ama bu millete yabancı değiliz. Düşüncelerimiz bu milletin garip karşılayacağı düşünceler değil, bilakis her Türk vatandaşının kabullenebileceği ve taşıması gereken değerler olması gerektiğini düşünüyorum. Parti meselesine gelince; devletin bize vermiş olduğu bir hakkı, bir görevi yerine getiriyoruz. Bunun bir önyargı olmaması gerekir, bizde her vatandaş gibi yasal bir partiyi destekliyoruz. Zaman, zaman sanatçının siyaseti olur mu gibi eleştiriler alıyorum. Milliyetçi Hareket Partisini desteklemek nedense biraz daha garipseniyor. CHP, AKP yada başka bir partiyi destekleyen sanatçılar çok fazla eleştiri almıyor, bunu da anlamakta güçlük çekiyorum. Biz dünya görüşümüz itibariyle maça her zaman 3-0 mağlup başlıyoruz ancak 4-3 yenmek için çaba sarf ediyoruz.
Sahnede insanlarla çok güzel bir iletişiminiz var. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?
Türkiye’nin her yerinde farklı şeyler yaşıyor ve farklı insanlarla karşılaşıyoruz. Benim bir yerlerde bulunmam insanlar için bir şeyler ifade ediyorsa ben bundan dolayı ciddi mutluluk duyuyorum. Ben yazma, çizme, albüm yapma boyutunda daha çok haz alıyorum. Ben ortak değerleri paylaştığım insanlar karşısında sahne almaktan dolayı inanılmaz haz alıyorum. Ortak bir değerde buluşmadığımız insanlara karşı sahne almak beni çok fazla mutlu etmezdi diye düşünüyorum. Albüm ve yazma boyutunda daha çok zevk almama rağmen insanlar beni sahnede görünce mutlu oluyorlarsa bende bunun karşılığında mutlu oluyorum ve sahneyi bu anlamda önemsiyorum.
Ali, Ayşe’yi seviyor herkesin dilinde olan bir şarkı. Oyunculuk düşünüyormusunuz?
Ali, Ayşe’yi seviyor aldı film aslında benimle ilgili bir proje değildi. Film ekibi beni arayarak böyle bir projelerinin olduğunu söyledi ve benden de bir bölümde konuk sanatçı olarak katılma sözü aldı. Ben konuk sanatçı olarak katıldığım bölümde de kendi işimi yaptım ve şarkımı okudum. Oyunculuk çok farklı bir boyut, başlı başına ayrı bir iş. Oyunculuğu benim yapacağım, başaracağım bir iş olarak görmüyorum. Kendimi bu alanda yeterli görmediğim için dizide konuk sanatçı olarak katılmayı yeterli gördüm. İlerisi için düşündüğümüz şeyler var ama daha çok senaryo alanında. İnsanlar bizi belirli bir duruş içerisinde görmek istiyor. Benim bir tavrım ve duruşum var ve bunun dışına zaten çıkmak istemem. Bu anlamda oyunculuktan ziyade senaryo anlamında ileriki dönemlerde düşüncelerim var.
Neden Türk Dili ve Edebiyatı okudunuz? Hayalinizde başka bir iş veya meslek sahibi olmak var mıydı?
Ben küçüklüğümden itibaren hep sanatçı olacağım diyordum. Çocukluğumdan itibaren çok kitap okurdum ve sürekli saz çalardım. Şimdi düşündüğümde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmanın bana ciddi anlamda katkılar sağladığını düşünüyorum. Bugün itibariyle düşündüğümde iyi ki de böyle bir bölüm okumuşum diyebiliyorum. İleriki zamanlarda biraz daha yazma anlamında yoğunlaşma gibi bir hedefim var. Çünkü konser çok yorucu bir iş ve mevcut enerjimizin tamamını bunun için kullanıyoruz. Ancak belirli bir dönemden sonra bu enerjiyi koruyamayacağımız için sonraki süreçte daha çok yazma üzerine yoğunlaşmayı düşünüyorum. Allah nasip eder, ömrümüz yeterse önümüzdeki dönem için planımız bu şekilde.
Kalabalık bir ailede büyümenizin size yansımaları nasıl oldu?
Ben kalabalık bir aile içerisinde büyüdüm. Biz dokuz kardeş büyüdük. Bu anlamda ben çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Değişik karakterde kardeşim var, hepsi ayrı bir şeyleri kapatabiliyor. Benim çocukluğum Malatya’da bir köyde geçti. Ben bunu kendim için bir şans olarak görüyorum. Benim çocukluğumda köyde elektrik falan olmayınca, kendimi okumaya ve saz çalmaya vermiştim. Belirli bir süre sonra bunlar alışkanlığa dönünce benim için bir şans oldu. Günümüzde olduğu gibi bilgisayar veya teknolojik imkânlar çok olsaydı bende belki bilgisayar oynardım. Bu anlamda günümüzde yetişen çocukları da çok suçlayamıyorum. Benim de biri kız biri erkek olmak üzere iki çocuğum var. Ben herkese çok çocuktan yana olduğumu söylüyorum ancak bana sorduklarında iki çocuğum var diyorum, bu nedenle biraz zor durumda kalıyorum. Millet olarak aslında dinamik bir nüfusa ihtiyacımız var. İki çocuk demek yerinde saymayı bırakın geriye doğru gitmek demek. Bu nedenle çocuk sayısının fazla olması gerektiğini düşünüyorum.
Mütevazi ve sakin bir duruşunuz var. Genelde böyle misiniz?
Biz bu milletin evladıyız, çocuğuyuz, bir ferdiyiz. Herkes ülke için bir şeyler yapmaya çalışıyor, çaba sarf ediyor. Bende sanatçı olarak ülkem için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Bu ülke için çocuklarını feda eden analar, babalar var. Bu ülke için binlerce yıl öncesinden günümüze kadar canını seve seve verenler var. Bu ülke için yaptığı bir şeyden dolayı kibir sahibi olması gereken birileri varsa ben öncelikle bu şehit ailelerinin, gazilerimizin olması gerektiğini düşünüyorum. Biz iyi bir sanatçı olabilir, sanatımızı iyi icra edebiliriz ancak bu bizi milletimizden üstün kılmaz. Herkesin kendine özgü bir üslubu vardır. Benim tarzım, üslubum biraz daha sakin bir yapıdadır.
Önümüzdeki süreçte seçilecek Cumhurbaşkanımız için düşünceleriniz nelerdir?
Cumhurbaşkanlığı adayı ile söyleyeceğim şey belki biraz klasik olacak ama klasikler doğru olduğu için klasiktir zaten. Cumhurbaşkanı olarak seçilecek kişinin milletimizin tamamını hakikaten kucaklaması gerekiyor. Ben ülkücü yapım itibariyle belki bu düşünceye sahip insanlarla biraz daha sohbetim iyi olabilir ancak ben bu ülkede yaşayan herkesi bu milletin evladı olarak görüyorum. Siyaseten herkes farlı görüşlerde olabilir ancak Cumhurbaşkanlığı, konumu itibariyle farklı bir makamdır. Herkesin bizim gibi düşünmesini beklememiz doğru olmaz ve bizim gibi düşünmeyenler içinde öteleyici bir davranış sergilememiz hoş bir davranış olmaz. Hiç kimse bir başkası gibi düşünmek zorunda olmamalı ve bunun için de tehdit edilmemelidir. Ben bu anlamda Türkiye’nin sıkıntılı günler geçirdiğini düşünüyorum. Bu anlamda insanlarımız birbirine düşürülmemelidir. Aynı aileden veya sülaleden birisi MHP’ye oy verirken, diğeri CHP’ye, bir diğeri ise AKP’ye oy verebiliyor. Meseleleri kutuplaşma noktasına getiren bir siyaset anlayışının doğru olmadığını düşünüyorum.
NARKOZ HABER
