2015 benim için unutamayacağım sevinçlerin unutamayacağım hüzünlerin yılı oldu. Hayat o kadar kısa ki arkamıza baktığımızda geçirdiğimiz bir ömrün faturasını bile çıkaramıyoruz. Bazen yaşadığımız en kötü şey, yarın yaşayacaklarımızın en hayırlısı olabiliyor.
2016 yılının ilk ayındayız ve bu yıl bizlere ne getirecek bilemiyoruz. Umut ediyorum ki sağlıklı mutlu ve huzurlu bir yıl geçiririz diyeceğim diyemiyorum. Sultanahmet bugün kana bulandı. 2015 yılı zaten kanlı bitmişti. Terör aldığı her canla her milletin göz yaşı oldu. Türkiye yıllarca PKK terörüyle mücadele ederken bazı milletler ve devletler terörün çirkin yüzünü görmek istemeyip kucaklarında el bebek gül bebek besledi. Uzun yıllar sonra herkes öğrendi ki terörün milleti yok…
Acılar aynı, hüzünler aynı, akan göz yaşının rengi aynı…
Sultanahmet’te 10 kişinin öldüğü 15 kişinin ise yaralandığı canlı bomba saldırısı profesyonelce hazırlanmış bir saldırıdır. Türkiye’de hedef Almanya!
Öncelikle saldırıda hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum; Gerhard Günther Höppner, Steffen Höppner, Rudolf Krollman, Hiltrud Krollman, Karin Erika Franke-Dütz, Rüdiger Karl Faber, Marianne Faber, Gernot Eike Mildner, Adolf Jurgen Glorius, Rudiger Becker.
Sultanahmet saldırısı Almanya’ya Türkiye’den verilmek istenen bir göz dağıdır. Terör çirkin yüzünü bugün Türkiye’de gösterdi ve tüm dünya terörü kınayarak birçok ülke başsağlığı mesajı yayımladı. Hedef neden cami yakınında ki 10-15 kişilik yabancı turist kafilesiydi?
Angela Merkel’in partisi Hristiyan Demokratik Birliği’nden savunma uzmanı Henning Otte daha Kasım ayında yaptığı açıklamada IŞİD terör örgütüyle mücadelede “Almanya şimdiye kadar yaptığından daha etkin bir katkıda bulunacak. Yalnızca Kuzey Irak’taki eğitim çalışmalarımızı artırmakla kalmayacağız, IŞİD terörüne karşı savaşa, Tornado keşif jetleriyle katkıda bulunacağız.” İfadelerini kullanmıştı. İşte bu saldırıda bu desteğe ve kararlılığa karşı bir saldırıdır.
Ancak Türkiye’de ve Sultanahmet’te gerçekleştirilmesi Türkiye’nin içinde var olan, barınan, yaşayan canlı bombaların rahatlıkla nasıl hareket alanı bulduğunu kendisine sorması gerektiğinin göstergesidir. Güvenlik zafiyeti var mıdır yok mudur?
Gaziantep’te terör olaylarının geçiş güzergahı üzerinde olması ve adının bu tür olaylarla anılması bizleri derinden üzmektedir. Suriye savaşının en ağır yükünü çeken şehrimiz maalesef IŞİD terör örgütünün merkezi konumuna gelmiştir. Sınırımıza örülen duvarın ötesinde içimize kadar gelip yerleşen şer odaklarını temizlenmesi şart. Sağa bak Suriyeli sola bak Suriyeli ancak bunların hangisi ne niyette, iyi huylu mu kötü huylu mu ayırt etmek çok zor. Kayıt dışı yaşayanların tespit edilmesi şart. Kilis Gaziantep sınırında son zamanlarda alınan geniş güvenlik önlemleri yeterlimi tartışılır!
“Sınır güvenliği” IŞİD terör örgütüyle mücadele etmenin anahtarlarından sadece bir tanesi.
Son günlerde basında da yer alan Gaziantep’te yakalan IŞİD terör örgütü üyeleri, Gaziantep’in göbeğinde elini kolunu sallayarak gelip IŞİD terör örgütü hakkında belgesel çeken gazetecinin öldürülmesi, otellerde yakalanan örgüt üyeleri, hücre evleri ve daha birçok gündem haberlerinde adı geçen şehrimizin yeniden huzurlu ve güvenilir hala gelmesi için tüm Gazianteplilerin gözünü dört açması gerekiyor.
Fazla değil daha düne kadar kalbura dönen sınırımızdan geçen geçmiş yerine yerleşmiş gibi gözüküyor. Elini kolunu sallayarak gelen teröristlerin içeriden aldıkları desteği de çok iyi okumak lazım.
SİLAH VE PARA GÜCÜ KESİLMELİ
Türkiye’nin Güneydoğu’da terörle mücadelesinde ki kararlılığına Avrupa’nın tam destek vermesi Avrupa’nın IŞİD sayesinde terörün çirkin yüzünü iyi okumasına vesile olmuş gibi gözükse de IŞİD ve benzer terör örgütleri bu kadar silahı nereden satın alıyor ve nasıl sağlıyor. Amerika, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya ve diğer silah tüccarları terörle mücadele de yeterince kararlı olurlarsa örgütlerin silah ve para gücünü keserlerse başarılı olurlar aksi takdirde sonuç vermez. Ortadoğu’da sınırları değiştireceğiz diyerek yola çıkanlar bu şekilde terörün pençesinden asla kurtulamazlar. Bölgede var olan eli silahlı terör örgütleri bu ülkelerin desteğiyle ayakta kalmıyor mu? Eğer gerçekten mücadele edeceklerse bu iki kapının kapatılması gerekmez mi?
Tüm dünya terörle mücadele ederken Türkiye’de bu işin sadece asker ve polisle olmayacağı gerçeğini görmemiz lazım. Vatandaş olarak bu mücadele de üzerimize düşeni yapmalı şüpheli gördüğümüz her durumda güvenlik güçlerine destek olmalıyız. Nitekim ALO terör hattına gelen ihbarlar artık halkın bu ülkede terör örgütlerinin istenmediğinin kanıtlarından bir tanesidir.
Ben yinede 2016’da güzel günler yaşayacağımızı umut ediyorum. Baltalanmayan TURİZM, daralmayan EKONOMİ, vatandaşın delinmeyen CEBİNİ, HUZURU,BARIŞI ve SAĞLIKLI güzel günleri hayal ediyorum.
En önemlisi de anaların göz yaşının dinmesini, henüz doğmamış bebeklerin babasız dünyaya gözlerini açmamasını, genç yaşta eşlerini kaybeden gelinlerin gözünün yaşının dinmesini diliyorum.
Allah zalimlerin zulmünden bu ülkeyi ve tüm Müslümanları korusun.
Terörle mücadele konusunda devletimize tam destek
