Abdulkadir Geylani İlim Araştırma Merkezi, Hafız Tevfik Efendi Külliyesi Gaziantep’te açıldı. Abdulkadir Geylani İlim ve Teknoloji Üniversitesini Gaziantep’te açacakları müjdesini de veren Dr. Muhammed Fadıl Ceylani, ziyaret için geldiği Gaziantep’te son zamanlarda yaşanan kıyamet krizi ve daha birçok konu ile ilgili görüşlerini gazetemize açıkladı.
Seyyid Şerif Dr. Muhammed Fadıl Ceylani el-Haseni, yeni yılda herkesin insanlığa nasıl daha fazla faydalı olurum hesabı yapması gerektiğini ve Müslümanların çağın gerektirdiği teknolojiyi takip ederek ciddi İslam âlimleri yetiştirmesinin zamanı geldiğini söyledi.
Seyyid Şerif Dr. Muhammed Fadıl Ceylani el-Haseni yeni yılda insanların bu yıl yeni bir yıldır, kendimi nasıl tazelerim, insanlığa daha fazla nasıl faydalı olurum şeklinde hesap yapmaları ve yeni yıla şuurla bir şekilde girmelerinin gayet güzel olacağını söyledi. Ceylani; Temennimiz yeni yılda her gün hayırlara vesile olur, savaşlar olmaz, kan dökülmez, insanlar barış ve huzur içerisinde yaşar, bolluk ve bereketli günler olur diyerek İslam âleminin yetişmiş din adamlarına ihtiyacı olduğunun altını çizdi.
GAZİANTEP’TE İLİM VE TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ AÇACAĞIZ
Araştırmacı bir din adamı olarak her zaman ilim ve bilimin geleceğe ışık tutacağını savundum. Gaziantep’te de geleceğe yönelik çok ciddi düşüncelerim var, bunlardan bir tanesi Abdulkadir Geylani Bilim ve Teknoloji Üniversitesi açmak. Dünyaya ve İslam alemine faydalı din adamları yetiştirmek için böyle bir üniversiteye ihtiyacımız var. Bizim İslam âlemi olarak her alanda yetişmiş âlimlerimizi dünyaya ihraç etmemiz gerekiyor. Biz İslam âlemi olarak henüz o seviyelere gelemedik. Bu seviyelere gelebilmek için top yekun bütün üniversiteler ve bilim yuvaları birlik olup bu ruhu yakalayıp bu doğrultuda ilim ve bilim adamları yetiştirmemiz gerekir. Hz.Ali s.a.s evlatlarınızı çağın gerektirdiği teknolojik ve bilgi donanımı ile yetiştirin diyor. Günümüzde eğer bir teknoloji mevcut ise bunun daha güzelini yapmak için çaba sarf edilmelidir. Ancak İslam âlemi olarak bu tür konularda biraz geride ve zayıf kalıyoruz. İslam dininin hakikatlerini ve gerçeklerini Müslümanlara çok iyi anlatıp, neslin ilim ve irfan sahibi olarak yetişmesini sağlayıp önemli İslam âlimleri yetiştirip bunları dünyaya ihraç etmemiz için herkesin elinden gelen çabayı göstermesi gerekir.
HAKİKİ DOST KÖTÜ GÜNDE BELLİ OLUR
Efendimiz döneminde muhacir ve esnan arasındaki dostluk hepimizin malumudur. Bu dostluk öyle bir hal almıştır ki tek bir gözlük odasının yarısına duvar örüp arka tarafından bir kapı açmak suretiyle muhacir kardeşi için fedakârlık yapabilecek dostluk seviyesine erişmişti. Hz.Muhammed s.a.s gerçek dostların dünyada birbirleriyle sadakatli olmaları durumunda Ahret’te de beraber olurlar buyurmuştur. İmam-ı Şafii hazretleri bir sözünde; benim kötü günümde bana faydalı olmayan hakiki dost, benim nazarımda düşmanımdan daha şiddetli düşmandır diyor. Hakiki dost, gerçek manada dost her zaman dostluğunu gösterebilmeli ve dost olarak kalmalıdır. Hz.Ali s.a.s. ise hakiki dostun maddi yönünden ziyade manevi yönüne dikkat çekerek, “ dostlardan birisi öldüğü zaman o dost haftada bir sefer Perşembe günü ikindiden sonra onun mezarına gidip ona selam verip, onun için dua etmesidir ve onu hiçbir zaman unutmamasıdır” diyor.
SURİYE BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
Cenabı Allah Suriye’yi ve Suriyeli kardeşlerimizi içinde bulunduğu bu zor durumdan bir an önce kurtarır inşallah. Türkiye, gerek kardeşlik, gerek komşuluk ve gerekse yardımseverlik anlamında her türlü desteği veriyor. Suriye’de ki bu olayların tez zamanda başka ülkelere sıçramadan bitmesi en büyük temennimiz. Türkiye’nin Suriye’ye ait böyle bir savaş durumunda müdahil olmasını ise çok doğru bulmuyoruz. Türkiye dış mihrakların oyununa gelerek, Suriye’ye karşı bir çılgınlık yapmaz inşallah. Çünkü geçmişte olduğu gibi yarın bütün ülkeler köşesine çekilecek ve biz Suriye ile baş başa kalacağız ve yüz yüze bakacağız. Türkiye ile Suriye arasında gerek akrabalık, gerekse ekonomik anlamda çok ciddi bağlantılar bulunmaktadır.
MAYA TAKVİMİ GİBİ ŞEYLER ABESLE İŞTİGALDİR
Müslümanlar olarak biz iman ederken Kıyamete de iman ediyoruz. Kuran-ı Kerimde kıyametin geleceğini söyleyen ayetler var. Ancak bu ayetlerde ve hadisi şeriflerde kıyametin hangi gün, hangi saat, hangi ayda olacağına ilişkin kesin bir hüküm yok. Kıyametin ne zaman gerçekleşeceğini Allahtan başka kimse bilemez. Kıyametin alametleri zaten hadisi şeriflerde var. Kıyametle ilgili olarak günümüzde ondan fazla eser var. Bazı dış güçler Müslümanların itikadı ile oynamak, moralini bozmak amacıyla maya takvimidir veya farklı şeylerle Müslümanları kandırmaya çalışmaktadırlar. Müslümanlar bu tür şeylere kanmasınlar, inanmasınlar bunlara inanmak abesle iştigalden başka bir şey değildir.
