MHPli Özdağ, TBMM’ne şehit aileleri ve korucularla ilgili yasa teklifi verecek

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

nusaybin-sehitMHP Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ TBMM’nde yaptığı basın toplantısında Nusaybin ve Kilis’te meydana gelen olaylara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Nusaybin’de 2 şehit daha verildiğini söyleyen Özdağ, “Şehitlerimiz istatistik değildir. Onlar evlat,baba,dede,eş,kardeş ve ağabeydir. Onlara karşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin taşımış olduğu büyük bir sorumluluk vardır” dedi.

AKP’nin PKK açılımı ve berbat Suriye Politikasının oluşturmuş olduğu olumsuz sonuçları ortadan kaldırmaya çalıştığını ifade eden Özdağ, TBMM’ye şehit aileleri ve korucularla ilgili iki yasa teklifi vereceğini söyledi.

Özdağ açıklamasında;

“Türk Milleti şehitlerine ve gazilerini unutmamak ta onlara gereken saygı ve sevgiyi göstermektedir. Yarın TBMM ne iki yasa teklifi vereceğim. Bunlardan birincisi Şehitlerimizin aileleri köylerde ve şehirlerde yaşayanlarına bir şehit evi inşa edilmesi ile ilgili olacaktır. Ailelere il merkezlerinde yaşayanlara ise bir apartman dairesinin satın alınarak verilmesi ile ilgili olacaktır. İkinci teklifim konusu ise Geçici Köy Korucularına zor alımdan polislere olduğu gibi taşıma ruhsatı ücreti alınmadan silah verilmesi ile ilgili olacaktır.”

“ÖCALAN’IN ELLERİ GÜL SUYU MU KOKUYORDU?”

AKP’nin akıl sınırlarını aşan ve cahilce Suriye politikasının Türkiye’ye verdiği zarar artarak devam etmektedir. El Cezire Arap’ta “Esad rejiminin ülkede denetimi yitirmesini biz sağladık” diyerek övünen Ahmet Davutoğlu, PKK ve IŞİD’e Suriye’de iki devletçik hediye ettiğini adeta hala farkında değildir. Davutoğlu, hala Suriye’ye istikrar getirebilecek tek çözüm olan Esad ile görüşme seçeneğini değerlendirmemektedir. Esad ile görüş dendiğinde “Eli kanlı katil ile mi görüşeceğiz?” cevabını vermektedirler.  Buradan Davutoğlu’na soruyorum: “Sayın Davutoğlu, İmralı’da aylarca pazarlık yaptığınız Abdullah Öcalan’ın elleri gül suyu mu kokuyordu ki, Öcalan ile pazarlığı içinize sindiriyor, Öcalan’ın yazdığı mektubu iki bakanınızı, AKP Grup Başkan vekilini ve iç güvenlik müsteşarını Dolmabahçe’ye yollayarak, dünya kamuoyuna okutabiliyorsunuz?”

“KAMU GÜVENLİĞİ MÜŞTEŞARINA BUNUN HESABINI SORDUNUZ MU?”

Üstelik o Kamu Güvenliği Müsteşarınız Öcalan denilen terörist, Kamu Güvenliği Müsteşarına pazarlıklar sırasında “Normalize etme, kardeşleşmeyi esas alıyoruz. Bu niye MHP’yi kudurtuyor” şeklinde, terbiyesizce, ahlaksızca Milliyetçi Hareket Partisi’ne saldırıyor. Kamu Güvenliği Müsteşarı’nın yapması gereken, bir terörist başının Milliyetçi Hareket Partisine aşağılık saldırısına tepki göstermek iken Kamu Güvenliği Müsteşarı, adeta Öcalan’ın haklı olduğunu söyleyecek şekilde: “Yüzyıldır Türk-Kürt ilişkileri üzerinden çatışma politikası uygulandı. Tehlike sadece Kürt milliyetçiliği değil, Türk Milliyetçiliğidir aynı zamanda” diyerek, bölücülük ile Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran fikriyatı aynı gördüğünü ortaya koyuyor. Davutoğlu’na “bunun hesabını Kamu Güvenliği Müsteşarına sordunuz mu?” diye sormuyorum.  Türkiye Cumhuriyeti’ni tarihte bir parantez olarak gören, Türk Milletinin adını söyleyemeyen, Türk Milliyetçiliğine düşman olan bir başbakanın Kamu Güvenliği Müsteşarı da PKK terör örgütünün elebaşı ile ancak böyle sohbet eder.

Ancak bu vesile ile Davutoğlu’na sorulması gereken bir soru daha var. 29 Mart 2016’da PKK terör örgütü elebaşlarından Murat Karayılan PKK terör örgütü mensuplarına bir telsiz açıklaması yaparak, PKK’nın şehirlerde yaptığı terör eylemleri konusunda bir özeleştiri yayınlamıştır. Karayılan bu eleştirisinde “Yani ordu bütün her şeyiyle gençlere karşı savaşıyor. Hâlbuki bu şehirlerde bu düzeyde bir savaş yaşanmasına gerek yoktu. Aksine, eğer onlar sıradan yaklaşsaydılar, bu hendek sorunları bir şekilde çözülebilirdi.” diyerek, AKP Hükümetine adeta “Neden asker ve polisin bu kadar sert şekilde üzerimize gelmesine müsaade ettiniz?” diyerek sitem etmiştir. Karayılan ayrıca, bu açıklaması ile AKP ile tekrar müzakerelerin başlamasının mümkün olduğunu ortaya koymuştur.

Karayılan’ın bu telsiz açıklamasından 3 gün sonra Davutoğlu şu açıklamayı yapmıştır: “Halkın çözüm sürecinden beklediği şey, silahların tümüyle terk edilmesi. Böyle bir şey olursa, 2013 Mayıs’ına dönülürse, o zamanki gibi PKK tüm silahlı unsurları Türkiye dışına çıkarıp ülke içinde tek bir silahlı unsur kalmazsa, her şey konuşulabilir. PKK silahı bırakacak, bunun başka yolu yok. Silah bırakıldıktan sonra, niye konuşulmasın barışın şartları içinde? O zaman siyasetin kanalı açılır. Silah konuşmaya başlayınca siyaset hissizleşiyor.”

Bir husus çok açıktır. Davutoğlu’nun 2 Nisan tarihli bu açıklaması, Karayılan’ın telsiz açıklamasına verilen bir cevaptır.

Buradan Davutoğlu’na soruyorum: Askerleriniz ve polisleriniz, her türlü ağır şart altında, doğru dürüst gerekli kaloriyi sağlayan gıda alamadan, yıkanamadan, geceleri doğru dürüst bir yatakta bile yatamadan, ilçe ilçe dolaşıp haftalarca savaşır, kanlarını döker ve şehir olurken siz PKK’lı terörist şeflerinin telsiz çağrılarına cevap vermeyi nasıl içinize sindiriyorsunuz?  Bunu yaparak bu çocukları arkadan vurmuyor musunuz? Sonra ne oldu. Erdoğan zamanı PKK ile pazarlık için uygun görmediği için karşı çıktı. Bunun üzerine Davutoğlu, PKK ile mücadelenin PKK silahlarının magmaya gömülene kadar devam edeceğini açıkladı.

 

PKK gibi tam zamanlı bir terör örgütüne karşı, yarı zamanlı vatanseverlik ve terörle mücadele anlayışı ile sonuç alınması mümkün değildir. PKK, terörünün aşılması için Suriye’nin toprak bütünlüğünü de güvence altına alan kapsamlı bir stratejiye ihtiyaç vardır. Oysa bugün AKP’nin yanlış Suriye politikasında ısrar etmesinin sonucunda ülkemiz ağır tehdit altında kalmaya devam etmektedir.

“KİLİS KENTİ AĞIR BİR SALDIRIYLA KARŞI KARŞIYADIR”

Suriye’den kaynaklanan tehdidin güçlü bir şekilde kendisini gösterdiği yer de Kilis’tir. Kilis kenti ağır bir saldırı ile karşı karşıyadır. Ölüm adeta Kilis’te kol geziyor.  17 Ocak 2016’dan itibaren Kilis’e Halep’in ilçesi olan Bab’dan yapılan 50’nin üzerinde Katyuşa füze ve hava topu saldırısı yapılmıştır. Saldırılarda askeri hedefler değil, sivil hedefler vurulmaktadır. Bu saldırılarda 17 kişi hayatını kaybetmiştir. Yine bu saldırılarda 88 Kilisli yaralanmıştır.  Saldırılara 15 dakika sonra Türkiye tarafından ateş ile cevap verilse de kamyonetlerin üstüne yerleştirilen katyuşalar mevzi değiştirdiği için sonuç alınamamaktadır.

Kilis’e yönelik saldırılar son 15 günde artmıştır. Ancak IŞİD’in saldırıları sadece Kilis’e değildir. 19 Nisan’da Başika askeri üssüne de Kornet tipi tanksavar ile saldırmış ve bir Türk tankını vurmuştur. Özetle son dönemde gerçekleştirilen IŞİD saldırıları sistemli ve amaçlıdır. Kilis’in durumunu en iyi anlatan husus Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın Kilis’e önceden haber verilmeden adeta gizlice gelmesidir. Yalçın Akdoğan’ın danışmanının yaptığı gayri resmi programda Valilikte toplantı, Valilikte basın açıklaması, hastane de yaralı ziyareti, füze saldırılarında vefat edenlerin ailelerine taziye ziyareti vardı. Ancak saldırı olur olmaz Yalçın Akdoğan basın açıklaması yaparak Kilis’i terk etmiştir. Peki Kilisliler ne yapacaktır?

 

 

Bu konu ile ilgili görüşlerimi bir başka sefer sizin ile paylaşacağım. Ancak bugün IŞİD saldırılarının Kilis üzerinde yarattığı etkileri ele almak istiyorum.  Sınırın Suriye tarafından atılan roketler sonucunda Kilisliler psikolojik anlamda travma yaşamaktadırlar. Her gün ölüm korkusu ile iş yerlerine gitmek isteyen  Kilislilerin tedirginliği yine çarşıya çıkmak isteyen yurttaşlarımızın korkusu herhalde hiç bir şeyle izah edilemez. Kilis halkı adeta paranoya yaşıyor. Hal böyle iken Kilis valisi Kilis müftüsünün yapması gereken açıklamaları yapmaktadır. Dün gerçekleşen saldırılardan sonra Kilis halkı artık yeter demiş cadde ve sokaklara dökülmüştür. Dün gece protesto gösterileri devam etmiş, halk konvoylar eşliğinde protestolar gerçekleştirmiştir.

 

Ocak ayından başlayan roketli saldırılardan sonra Kilis esnafı iş yapamamakta siftahsız dükkan kapatmaktadır. İnşaat sektörü iyice durmuş ve çökmüş durumdadır. Birçok Kilisli can güvenliği endişesi ile Kilis’i terk etmekte başta Gaziantep olmak üzere başka şehirlere göç etmektedir. Böylece Kilis gittikçe daha fazla Araplaşmaktadır. IŞİD saldırıları karşından Kilis halkı tam bir çaresizlik içindedir. Artık angajman kuralları gereği “misli ile cevap verdik” şeklindeki savunmalar Kilisliler için hiçbir şey ifade etmemektedir. Kilisliler, Genel Kurmay Başkanı, MİT Müsteşarı ve Milli Savunma Bakanının Kilis’e gelmesinden dolayı “belki saldırılar durur, devlet ilgi gösterdi” diye düşünerek moral kazanmışlar ise de bu ziyaretlerin IŞİD saldırılarını durdurmasının mümkün olmadığı kısa zamanda ortaya çıkmıştır.

 

 

TEOG sınavları önümüzdeki günlerde yapılacak. Ancak Kilis’te hiçbir veli çocuğunu korkusundan okula göndermiyor. Bir süre önce bir okulun bahçesine düşen bombanın yarattığı etkiyi bizzat yerinde gördüm. Çocuklarımızı Allah korumuş. Kilis’in güvenliği ve ekonomisi ile ciddi anlamda bir durum değerlendirmesi söz konusu olmalıdır.  Kilis’in çok acil bir şekilde AFET Bölgesi kapsamına alınması gerekmektedir.

 

0
mutlu
Mutlu
0
kahkaha
Kahkaha
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
susuyorum
Susuyorum
0
_zg_n
Üzgün
0
a_l_yorum
Ağlıyorum
0
sinirli
Sinirli
0
alk_
Alkış
0
be_enmedim
Beğenmedim
MHPli Özdağ, TBMM’ne şehit aileleri ve korucularla ilgili yasa teklifi verecek

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Mahmood Coffee
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Gaziantep Haber, Gaziantep Son Dakika, Gaziantep Sağlık Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin